Doç.Dr.Evren Bolgün
05/02/2018
Finans piyasalarında işlem yapmakta olan yatırımcıların piyasa profesyonellerinden çok sık duydukları tavsiyelerden bir tanesi genellikle “Uzun Vadeli Yatırım Yapmalısınız” şeklinde olmuştur. Teorik olarak finansal varlık getirilerinin normal dağılım özelliği sergilemesi durumunda bu tavsiyenin büyük ölçüde bir haklılık payı içerdiğini söyleyebiliriz. Şöyleki; bir finansal varlığın yıllık ortalama getiri miktarının %5 ve aynı finansal varlığın volatilitesinin de %5 olduğunu farz edelim. Bu durumda finansal varlık üzerinde yapılan alım/satım işlem sıklığının uzun vadeden kısa vadeye (örneğin:günlük) indirgenmesi durumunda zarar olasılığının %47.50 ile neredeyse yazı-tura atım olasılığına doğru yakınsadığını gözlemlemekteyiz. Hatta son yıllarda gün içerisinde sürekli işlem yapmakta olan bireysel yatırımcıların bu aşamada kar/zarar fonksiyonlarının genel olarak şansa bağlı bir seyir izlemekte olduğunu söylememiz mümkün olacaktır.
T | ORTALAMA GETİRİ | RİSK VOLATILE | RISK/ORTALAMA | ZARAR OLASILIĞI | |
---|---|---|---|---|---|
YIL | 1 | 5 | 5 | 1 | 15.87% |
ÜÇER AY | 0.25 | 1.25 | 2.25 | 2 | 30.85% |
AY | 0.0833 | 0.4167 | 1.4434 | 3.4642 | 38.64% |
HAFTA | 0.0192 | 0.0962 | 0.6934 | 7.2111 | 44.49% |
GÜN | 0.0040 | 0.0198 | 0.3150 | 15.8745 | 47.49% |
Kısa dönemde getirisine göre daha riskli olan finansal varlıklar uzun dönemde daha az riskli olacaklardır. Bu sebeple kısa vadeli işlem yapmakta olan yatırımcılar açısından Risk Yönetimi Prensipleri, uzun vadeli yatırımcılara kıyasla çok daha fazla önem arz etmektedir. Yani kısa dönemde risk yönetimi teknikleri, getiri yönetiminden daha fazla ağırlık teşkil ettiğini söyleyebilmek mümkün olacaktır
Risk/Getiri yönü ile kısa bir giriş yaptıktan sonra geçtiğimiz yıl sonunda FED’in San Francisco Şubesi tarafından 1870-2015 dönemi arasındaki dönemi kapsayan çeşitli finansal varlıkların toplam reel getirileri üzerine yapılan bir araştırmadan kısaca bahsetmek istiyorum. (1) Çalışma, 18.yy’dan bu yana modern ekonomi dünyasındaki temel sorulara cevap aramaktadır. Ekonomideki Reel Getiri Oranı nedir? Reel Getiri Oranı, Ekonomik Büyüme Oranının Üzerinde Midir? Şayet Öyle ise Nasıl? Uzun Vadeli Getiri Oranlarında Azalış Yaşanması Eğilimi Geçerli Midir? Uzun Vadede En Yüksek Getiri Oranına Hangi Finansal Varlık Ulaşabilmektedir? Yıllık veri setleri üzerinden yapılan çalışma, 16 ülkeyi kapsamakta olup, hisse senedi, konut, tahvil, bono gibi çeşitli finansal varlıkların tarihsel getirileri üzerinden gerçekleştirilmiştir.
Uzun vadeli toplam reel getiri hesaplaması içerisinde anapara üzerine faiz getirileri de dönemsel olarak yansıtılarak çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, Konut Yatırımının uzun dönemdeki getirisinin yıllık ortalama %7 ile hisse senedi getirisine yakın olması şaşırtıcı bir sonuç olarak düşünülebilir. 2.Dünya Savaşına kadar konut getirileri, hisse senedi getirilerini aşmaktadır. (Çalışmada Türkiye hariçtir.) 2. Dünya savaşından sonra ise, hisse senedi performansı taşınan daha yüksek risk miktarı ile, konut getirilerini geçmektedir. Hisse senedi piyasasında kısa vadede alınan riskin konut piyasasından çok daha yüksek olması, risk-getiri dengesi açısından bakıldığında konut alanında yurtdışında yatırım yapan yatırımcıların en az hisse senedi yatırımcıları kadar rasyonel hareket ettiklerini hatta risk bazlı getiri performans yönetimi ilkesi gereğince hisse senedi yatırımcısından daha iyi portföy yönetmiş olduğunu göstermektedir. Devlet tahvili ve bono piyasasına yapılan yatırımlardaki getirilerin de hisse senedi piyasası kadar volatil olmuş olması teorik olarak normalde beklenmeyecek bir sonuç olması gerekirdi. Ancak halihazırda Amerikan Tahvil Volatilite düzeyinin %50 üzerinden işlem gördüğünü dikkate alacak olursak elde edilen bu bulguya da fazla şaşırmamak gerekir. Amerikan Tahvil Yatırımcısı bugünlerde Hisse Senedi Yatırımcısına kıyasla 5 kat daha yüksek bir riske katlanmaktadır! (risksiz faiz oranı argümanı da artık mazide kaldı!) Uun vadeli tahvil getirilerinin %1-%3 arasında değişmesine karşılık katlanılan risk seviyesi oldukça yüksektir. Halihazırda tahvil piyasasında işlem gören kıymetlerin 1/3’ünün faizinin negatif olduğunu da göz önüne alacak olursak, 2018 yılından itibaren Dünya’da Tahvil Yatırımcılarının geçmişte yapmış oldukları finansal yatırımlardan piyasa değerlemelerinde oldukça zarar edeceği gözükmektedir. Dolar bazındaki global risk priminin uzun vadeli normal seviyesinin %4-%5 arasında hareket ettiğini, savaş, finansal kriz ve türbülans ortamlarının yaşandığı periyodlarda da %6%8 seviyelerine yükseldiği gözlenmiştir.
4 yıl önce Capital kitabı ile Dünya çapında meşhur olan Fransız İktisatçı Piketty’nin (2) uzun vadede varlık getirilerinin ülkelerin milli gelir büyüme oranlarının üzerinde olması durumunda, sermaye sahiplerine yönelik olarak bir gelir transferi yapılmakta olduğu şeklindeki (r>g) (r:sermaye kazancıg:ekonomik büyüme oranı) öngörüsü de çalışma kapsamında incelenmiştir. Malum gelir eşitsizliği kavramı her sene artan oranda bir çok global finansal organizasyonda tartışılmaktadır. Ekonomilerin büyüme oranlarının ortalama düzeyi %2.5 seviyelerinde oluşurken, varlık getirilerinin ortalaması %5’in üzerinde gerçekleşmiştir. Bugün itibarıyla büyüme üzeri reel getiri seviyesi %3-%4 ile yüksek bir seviyede bulunmaktadır. Savaşlar, Finansal Krizler ertesinde artırılan vergi dönemleri haricinde sermaye sahipleri uzun vadede kazançlarını hep ekonomik büyüme oranlarının üzerinde tutmayı başardığı gözükmektedir. Son dönemde Trump tarafından getirilen vergi paketinin de orta vadede Amerikanın orta gelir üzerindeki kesimine yarayacağı dikkate alındığında bugün itibarıyla fazla değişen bir durum yoktur!
Araştırmanın yurtdışındaki sonuçlarından bu noktada ayrılarak biraz da Türkiye’de son 30 yıllık dönem içerisinde yatırım araçlarının nominal ve reel getiri performanslarını incelemek istiyorum. (Malum Türk/Osmanlı Finans Piyasaları için 1870 yılına kadar geriye dönük veri setini oluşturmak pek mümkün olmayacaktır!) Malum 1980’li yıllarda %60-%70 arasında hareket eden enflasyon, 1990’lı yıllarda %70%125 arasında oldukça yüksek bir seviyeye ulaşarak finansal yatırımlardan reel getiri elde edilmesini imkansızlaştırmıştır. 2013-2018 arasında son 5 yıllık birikimli Enflasyon seviyesi %53.54 düzeyindedir. Geçtiğimiz 5 yıllık zaman içerisinde Hazine Faizi Ortalama Brüt Birikimli Getirisi %59.1,Reel Getirisi ise %3.62 kadar gerçekleşmiştir. 3 ay Vadeli Mevduat faizi geçtiğimiz 5 yıl sonunda %60.9 kadar bir Kümülatif Brüt Getiri, %4.8 Reel Getiri sağlamıştır. BIST-100 endeksinin son 5 yıllık Brüt Getirisi %47.5 iken, Borsanın 5 yıllık Reel Getirisi -%3.9 olarak gerçekleşmiştir. Doların 5 yıllık toplam getirisi %81.9, Reel Getirisi %18.47 düzeyinde olmuştur. Avro’ya yatırım yapan yatırımcılar geçtiğimiz 5 yıl sonunda %70.6 Brüt, %11.11 Reel Getiri sağlamıştır. Cumhuriyet Altını ise, 5 yılın sonunda %68 Brüt, %9.4 Reel Getiri sağlamıştır. BES yatırım fonlarında ise, ortalama 5 yıllık geçmiş Brüt Getiri miktarı %44.8, Reel Getiri miktarı -%5.7 düzeyinde gerçekleşmiştir. Ülkemizdeki yatırımcıların genel yatırım tercihleri ise, genel olarak şu şekilde gerçekleşmektedir; TL Mevduatı %48, Döviz Mevduatı %32, Yatırım Fonu %2.5, Bireysel Emeklilik %5, Hisse Senedi %5.5, Dolaşımdaki Para %7. Yatırım tercihlerindeki bu dağılım dikkate alındığında yatırımcıların geçtiğimiz 5 yılın sonunda %48’inin Reel Getirisi %4.8, %32’sinin Reel Getirisi %15, %5.5 ‘inin Reel Getirisi -%3.9 ve %5’inin Reel Getirisi de %5.7 şeklindedir. Döviz mevduatı yatırımcısının geçtiğimiz yıllarda TL Mevduatı yapan yatırımcıdan reel anlamda daha yüksek getiri elde etmiş olması da son yıllarda artan dolarizasyon eğilimini açıklamaktadır.